İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı Ülkenin Felaketi Olur

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Siyasal hamaset üzerinden bir yerlere gelebilme çabalarına yönelik sığ politikalar, lider olma güzergahında halkla uzun soluklu bir birliktelik ciddi ve kalıcı bir muhabbet üretemediği gibi lider-seçmen ilişkisinde uzun vadeli bir fedakârlık gönülden bir birliktelik ilişkisi inşa edemez.

Liderlerin fiziksel özellikleri boyu posu gençliği veya politik lafazanlığı politikada bir yere kadardır. Bir yerden sonra seçmen, politikacıdan yaşam konforunu daha ileriye taşıyacak hizmetler bekler.

Bu yapılırsa halkla politikacı arasında bir gönül bağı kurulmuş olur.  Halk ona her şeyiyle inanır. Bu durum halk olarak gönülden sahiplenildiğinde zaten her şey bitmiş, yürünecek mesafe alınacak yolda her şey sağlam ve bağlılık zeminine oturmuş demektir.

Tabi bunlar birdenbire olmaz. Belli şeyleri paylaşmak iyi kötü günleri birlikte yaşamak birlikte aşmakla olur tüm bunlar. Tüm bunları elde etmenin diğer yolu da halkın gerçeklerini görebilmek gelecek perspektiflerini öngörebilmekle mümkündür. İyi bir devlet yöneticisi olabilmek geleceği öngörebilmek ona göre politikalar üretmekle eş değerdir.

Geleceği öngörebilmek, “liderliğe” ihtiyaç duyar. İyi bir liderlik ise donanıma ile gelişir. Donanım ise “bilgiye, tecrübeye ve cesarete” muhtaçtır. Ancak bu niteliklere sahip olduğunuz ölçüde öngörünüz gelişir ve liderlik profiliniz belirginleşir.

Buraya kadar başarılı bir lider olmanın profilini çizdik perspektifini tanımlamış olduk. Amacım okurlarıma magazinel liderlikle gerçek liderli arasındaki çizgiyi belirginleştirip, devleti yönetme hedefine koşan gerçek liderlik ile magazinel liderlik perspektifinin karşılaştırılarak sizlere bir mukayese şansı tanımak.

Şimdi soruyorum sırf ‘’mağduriyet’’ ve ”algı” üzerinden siyasal hamaset ve toplum mühendisliği ile bir yerlere gelmeye çalışan Ekrem İmamoğlu’n da bu özelliklerin hangisi mevcut?

Bırak İstanbul’u Beylikdüzü’nü dahi önemli projelerle dönüştüremeyen böylesi sığ bir insanı Cumhurbaşkanı yapıp ülkeyi onlarca yıl geriye götürecek bir sürecin figüranı yapmanın ne kadar tehlikeli bir sonuç doğuracağını varın bir düşünün!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’n da ikinci dönemi olan bu şahsiyet kendisinden önceki dönemin devam eden projelerini yapmaktan bunu da kendi hanesine yazdırmaktan başka ne yaptı ki şimdiye kadar? En büyük projesi kent lokantaları…

Alanlarında en iyi deprem uzmanları uyarıyor. Gelecek 5 yılda 7.5-8 büyüklüğünde İstanbul depremi olabileceğini riskli konut stoğunun yerle bir olacağını haykırıyor.

*Marmara bölgesi ve özelinde İstanbul ülkenin ekonomik ve sosyal yapısında stratejik bir öneme sahiptir. Ülkenin otomotiv, tekstil, gıda ve elektronik sektörlerinde sayısız ürettim alanlarında kısaca ekonomik performansında ülke ihracatının neredeyse yarısını   karşılayan bir bölge olması,

*Alt yapı olarak ülkenin İstanbul uluslararası havalimanı gibi önemli geçiş ve ulaşım aksında yer alması lojistik merkezlerin başını çekmesi,

*Enerji hattı olarak Asya-Avrupa enerji güzergahı ve telekomünikasyon gibi alanların merkezi konumunda bulunması,

*Turizm destinasyonunun önemli merkezlerinden biri olarak ülkeye kazandırdığı döviz rezerv girdisi,

*Enerji, iletişim ve su şebekelerinin etkilenmesi ve alt üst olacağı,

*Ve milyonlarca insanın enkaz yığını altında ve yüzbinlerce konutun yerle bir olabileceği,

Düşünüldüğünde varın İstanbul başta Marmara bölgesinin böyle bir vahametle karşılaşabileceği düşünüldüğünde olabilecekleri bir düşünün…

Bu demektir biliyor musunuz? Bu sadece yüzbinlerce hatta milyonlarca insan hayatının yitip gitmesi değil aynı zamanda alt ve üst yapının ortadan kalkması ‘’ üretim, ticaret, turizm’’ gibi alanlarda uzun yıllara sarih etkiler yaratacak kısaca bir ‘’ BEKA’’ sorununa kapı aralayacak tıpkı 11 ili etkileyen 6 Şubat depreminden daha kötüsü demektir.

Yani İstanbul başta Suriye büyüklüğündeki bir bölgenin Suriye gibi alt ve üst yapılarının tahrip olduğu, ülkeyi 50 yıl geriye götürecek ülke yönetiminde büyük zafiyetlere sebep olabilecek ülkeyi terör örgütleri başta diğer unsurlara alan açacak ve açık hale getirebilecek distopik bir deprem olgusu demektir.

Tüm bunlar düşünüldüğünde geliyorum diyen deprem olgusu ortada iken İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı rüyası ile geçen önceki döneminde belediye bütçesini; konserler, reklam ve delege satın alarak Özgür Özel’in CHP genel başkanlık koltuğu için harcadığı, bu dönemini ise cumhurbaşkanı adayı olması halinde tek koltukta iki karpuzu taşıması mümkün olamayacağı bir karpuzun kırılacağı bununda İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlık görevi olacağı düşünüldüğünde bu dönemde kayıp bir dönem kabul etmek gerekiyor.

Adam olacak çocuk bokundan belli olur derler. Mansur Yavaş’ı da içine katarak söylüyorum bunlardan bir şey olmaz. İstanbul’un en büyük sorunu depreme hazır olamaması olduğuna göre daha büyük koltuk için istihare rüyasına yatması belediye başkanlığı görevini ihmal ederek İstanbul’u deprem tehdidi ortada iken ‘’ kentsel dönüşüm’’ sürecine bir türlü sokamıyor olması bunu kişinin ya gafletidir yada iş bilmezliğidir.

Düşünsenize böyle bir kişiliğin ülkenin cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmasını. Aslında gelinen ve yaşanan bu durum bu kişinin kerhen cumhurbaşkanı olması durumunda ülke nasıl yönetilecek işte bununda ip uçlarını vermektedir. Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı ülkeyi onlarca yıl geriye götüreceği hatta ülkenin felaketi olacağı tartışmasızdır. Bunun için ne müneccim olmaya ne de kâhin olmaya gerek yok sanıyorum.

İstanbullunun hizmet için layık gördüğü makamı sorunlu değil de sorumlu bir belediye başkanı olarak görevlerinin gereklerini yerine getiren İstanbul’u dönüştürüp kentsel dönüşümle tanıştıran kısaca içi dolu icraat küfelerini sırtlamış olarak halkın karşısına çıkan bir cumhurbaşkanı adayı olsa belki halkta bir provizyon bir karşılık üretebilirdi.

Ancak karşımızda yetkinlik kazanmış icraat rezervleri yüksek bir devlet adamı ciddiyetinden uzak görev bilincinden yoksun ‘’ ERGEN’’ tavırlı siyasal karşıtlıklar ile ‘’ Magazinel Liderlik’’ ile mesafe alma çabasında olan butik hedeflerle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın irtifa kazandırdığı büyük hedeflere koşan minyatür bir kişilik görüyoruz.

Ben kendi şahsıma böyle birisinin cumhurbaşkanı olması durumunda dış seyahatlerde yabancı devlet adamları karşısında nutku tutulmuş titrek ve birilerinin peçete yetiştirmek için canhıraş çaba harcadığı sözde bir lider görmek istemem doğrusu.

Bunun içindir ki İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı hedefine dahli olacak herkese sesleniyorum. İstanbul’un durumu iki dönemdir ortada. Bu durum üç dört beş dönemde olsa değişmeyecek. Zira eldeki malzeme bu. Daha fazlası mümkün değil. Bir deyimimiz vardır: ‘’Allah’tan sıska ne yapsın muska…’’ Güneşi arkasına alıp gölgesini büyük zanneden bu politik minyatüre davalar açıp mağduriyet payesi vererek onu devleştirip bu ülkenin geleceğine sorun yaratmayın derim!

Bunu yaparsanız bu ülke için bu ülkenin uzun vadeli geleceği için tartışmasız bir beka sorununa kapı aralamış olursunuz.